Gazeteci Talip Öztürk, ulusal ve dijital medya kuruluşlarının hızla büyüyen içerik rekabeti karşısında yerel basının ayakta kalabilmesinin tek yolunun, yerelin özgünlüğünü ve sahiciliğini koruyabilmekten geçtiğini söylüyor. “Yerel gazetecilik, bulunduğu kente ayna tutabildiği sürece değerlidir,” diyor.
Dijital medya hızıyla, yerel medya sahiciliğiyle var olmalı
Ulusal medya ve dijital platformların sunduğu hız, çeşitlilik ve teknolojik üstünlüklerin yerel basın için ciddi bir rekabet alanı oluşturduğunu belirten Öztürk, bu rekabetin yalnızca bir zayıflık değil, aynı zamanda bir fark yaratma fırsatı sunduğunu ifade etti.
“Ulusal medya size ülkenin dört bir yanından haber sunabilir ama mahallenizin sokağındaki çukuru, semtinizdeki sağlık sorununu ya da yerel halkın gündelik sıkıntılarını yazmaz. Yerel medya işte burada devreye girer. Bizim gücümüz, yakından ve içeriden bakabilme yeteneğimizde.”
Özgün içerik ve sahadan bağ kurmak şart
Yerel gazeteciliğin özgünlüğünü korumasının, sadece ‘küçük ölçekte haber yapmak’ anlamına gelmediğini vurgulayan Talip Öztürk, özgünlüğün asıl kaynağının topluma dokunmakta yattığını söyledi:
“Kopyala-yapıştır haberle ayakta kalamayız. Ulusal medyanın veremediği şey, yerelde yaşayan insanla kurulan doğrudan bağdır. Yerel gazetecilik, bölgenin kültürünü, sesini, kimliğini yansıtmalıdır. Bu olmadığı sürece sıradanlaşıp dijital gürültü içinde kayboluruz.”
Yapısal destek ve dijital dönüşüm birlikte yürümeli
Öztürk, yerel medyanın sürdürülebilirliğinin yalnızca içerik özgünlüğüne değil, aynı zamanda dijital dönüşüme ayak uydurmasına da bağlı olduğunu belirtti. Ancak bunun için kamu desteği, mesleki eğitim ve altyapı yatırımlarının gerektiğini vurguladı:
“Bir yandan dijital araçları öğrenip kullanmalı, diğer yandan da yerelden beslenen bir habercilik anlayışını geliştirmeliyiz. Bu ikisi bir araya gelmeden ne geleneksel kalabiliriz ne dijitalde tutunabiliriz.”
Yerelden doğan gazetecilik her zaman yaşayacaktır
Yerel gazeteciliğin varlık nedeninin, halka en yakın bilgi kaynağı olmak olduğunu vurgulayan Öztürk, bu misyonun doğru anlaşılması hâlinde yerel medyanın geleceğinin olduğunu savundu:
“Biz buradayız; sokağı bilen, kahveyi duyan, pazarda fiyatı gören, vatandaşı dinleyen gazetecileriz. Bu, hiçbir algoritmanın sağlayamayacağı bir şey. Yerel gazetecilik yerele kök saldığı sürece varlığını sürdürebilir. Yeter ki biz bu bağı zayıflatmayalım.”