CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan yönetiminde geçen 19 yılın sonunda, Marmara Denizi’ndeki müsilaj gibi yapış yapış pisliğin ülkenin her yerini sardığını söyledi
Ülkede yaşananları fosseptikteki kurtçukların pislik bitince birbirini yemeye başlamasına benzeten Öztrak, “Bugün ülkemizdeki durum, tam da budur. Ülkeyi ciğer gibi, Mafya-Siyaset-Ticaret ekseninde yıllarca yemişler. Şimdi de düştükleri o çukurda, birbirlerini yiyorlar” dedi.
Hem İçişleri Bakanının bir organize suç örgütü elebaşından 10 bin dolar alan siyasetçi iddiasının, hem de organize suç örgütü elebaşının kara para aklamayla suçlanan Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına çıkışında İçişleri Bakanı’nın rolü olduğu iddiasının çok ciddi olduğunu ifade eden Öztrak, “Bu Bakan hakkındaki iddialara TBMM mutlaka vaziyet etmelidir. Derhal bir Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. Bu iddialar kendisine sorulmalıdır. Gerekiyorsa konu, soruşturma sürecine taşınmalıdır” diye konuştu.
AK Parti döneminde özellikle, mücbir sebepler için konulmuş 21-b usulü ihalelerin istismar edildiğine dikkat çeken Öztrak, “Bu ucube rejimin düğmesine basıldığı 2014’ten 2021’e kadar yandaşlara giden para, ortalama kurlarla, 38 milyar dolar. Bugünkü kurla çevirirsek, 328 milyar lira” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
“Irak’ın kuzeyinde bölücü terör örgütüne karşı yürütülen operasyonlarda, şehit olan Piyade Uzman Çavuşumuz Samet Şeker’e Allah’tan rahmet, ailesine ve aziz milletimize başsağlığı ve sabır dileyerek sözlerime başlıyorum. Yine bu dönem seçilen, sonra rahmetli olan Denizli Milletvekilimiz Kazım Arslan’ın da ölüm yıldönümü. Kendisini bir defa daha rahmetle anıyoruz.
Bugün Merkez Yönetim Kurulu toplantımızın gündeminde, Erdoğan Şahsım Hükümetinin; yönetemediği ekonomik kriz, yönetemediği devlet krizi, yönetemediği sağlık krizi sonucunda, milletimize yaşattığı buhran ve bunun üstesinden nasıl gelineceği vardı. Marmara Denizi’nde, bir çevre felaketine dönüşen müsilaj, MYK gündemimizdeki bir diğer konuydu. Yine Partimizin önemli projelerinden biri olan Aile Destekleri Sigortasıyla ilgili olarak, bugün uzman arkadaşlarımız MYK’mıza bir sunum yaptılar.
MARMARA CAN ÇEKİŞİYOR
Marmara Denizi’nde müsilaj kâbusu büyüyor. Deniz salyası tüm Marmara’yı, hatta Kuzey Ege’yi etkiliyor. Bu, sadece denizin üstünü örten bir pislik değil, aynı zamanda denizin altını da öldüren, çölleştiren bir bela… Bize ait tek denizimiz olan Marmara Denizi can çekişiyor. Bugünlere elbette bir günde gelmedik. Ama bugün bakıyoruz bu konuda en son konuşacak olanlar, ülkeyi 19 yıldır yöneten, İstanbul’u 25 yıldır yöneten, sonunda da “İstanbul’a ihanet ettik”lerini itiraf etmek zorunda kalan mevcut kadrolar. Şehit kanlarıyla sulanan vatan topraklarını, talan edilecek kupon arazi olarak gören saray zihniyeti. 19 yılda; oksijen yuvası Kazdağları siyanürle, zümrüt yeşili Cerattepe dinamitle, güzelim İkizdere iş makineleriyle, dünyanın gözbebeği Salda Gölü betonla tanıştı. Rant müptelası bu gözü dönmüş kadrolar, şimdi de Talan İstanbul Projesiyle, tüm Marmara’ya, tüm Trakya’ya, yeni bir ihanet hançeri saplamaya hazırlanıyorlar. Marmara Denizi işte bu ihanetlere isyan ediyor. Yılların hatalarını “Alın, yüzleşin” diyerek, suyun yüzüne vuruyor. Tekrar söylüyoruz: Bizim iktidarımızda, tabiatın idam fermanı olan kötü işlere izin vermeyeceğiz. Talan İstanbul Projesine, bu suça ortak olanlara, tek bir kuruş kaptırmayacağız.
19 YILDA YAPIŞ YAPIŞ PİSLİK HER YANI SARDI
Erdoğan yönetiminde geçen 19 yılın sonunda bu yapış yapış pislik, ülkemizin her yerini sarmış vaziyette. Metal yorgunu Saray Hükümetinin yönetemediği ülkemiz, Cumhur İttifakı’nın içindeki kavga nedeniyle, her gün bir başka skandalla çalkalanıyor. Hamurunda kibir olan, Cumhur İttifakı’nın evlatları, denizlerimizi bitiren müsilaj gibi, milletimizi bitiriyorlar. Ülkemize musallat ettikleri bu ucube rejim, ülkemizin bereketini kaçırdı. Memleketi yönetemiyorlar. Bakın Sarayın yayımladığı, her 10 Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 6’sı, önceki kararnameleri düzeltmek için çıkarılıyor. Devlet böyle mi yönetilir? İstikrar böyle mi sağlanır? Vatandaş bu şartlarda önünü nasıl görür?
MERKEZ BANKASI’NI HALLAÇ PAMUĞU GİBİ ATTILAR
Erdoğan Şahsım Hükümeti döneminde, Merkez Bankası Başkanlığı koltuğunda, üç yılda, dört başkan gördük. Her bir başkan o koltukta, ortalama dokuz ay oturabildi. Başkan yardımcıları gece yarısı kararlarıyla görevlerinden alındı. Bankanın yetiştirdiği, yüze yakın orta ve alt düzey yöneticinin görevine, hem de ekonomik krizin bunalımın ortasında tek seferde, bir gecede son verildi. Merkez Bankası’nın yetişmiş elemanlarına “Gelen gelsin, biz başkentten İstanbul’a taşınıyoruz” dendi. Dünyanın hiçbir ülkesinde Hükümetler, ellerini Merkez Bankası’na bu kadar hoyratça daldıramazlar. Çünkü Merkez Bankaları, dünyanın her yerinde itibar müessesesidir. Siyasetçinin eli, bankanın günlük işleyişine karışmasın diye dünyada bu bankalara araç bağımsızlığı verilmiştir. Faizde, dövizde, enflasyonda istikrar böyle sağlanır. Merkez Bankası’nı hallaç pamuğu gibi atarsan kur da, faiz de, enflasyon da patlar gider. Bugün olan budur. Sonunda devlet krizi, nur topu gibi bir ekonomik kriz doğurur.
MİLLETİN GÜLÜMSEMESİNİ ÇALDILAR
Tek kişinin iki dudağına bağlı bu düzende, denge-denetim kalmadı. Koskoca ülke vesayet rejiminin kiri, pası içinde nefes alamaz hale geldi. Fransız yazar ve düşünür Voltaire’nin dediği gibi, “Sıradan hırsız paranızı, siyasi hırsız ise geleceğinizi, hayallerinizi, gülümsemenizi çalar.” Tek kişilik vesayet rejimi, milletimizin geleceğini, umutlarını, gülümsemesini çaldı. Atalar, “Ağacın kurdu içinde olur” demiş… Adı Cumhur İttifakı olan ağacın her yerini, kurtlar sarmış. Bu ev kavgalı ev olmuş. Ev halkı birbirine racon kesiyor. Yetmiyor şantajda yapmaya başladılar. Herkes herkesin dosyasını tutmuş. Cumhur İttifakı, Cürüm ve Cüruf İttifakı olmuş.
ÇUKURDAKİ KURTÇUKLAR GİBİ BİRBİRLERİNİ YİYORLAR
Ev halkına mensup, bir organize suç örgütü elebaşı, “Biz bir aileyiz, her suçta beraberiz” diyor. Eskiler fosseptik çukuru dolunca, direğine bir ciğer asarlarmış. Ciğere kurtçuklar gelir bu ciğeri yer, bunun üzerinde çoğalırlarmış. Ciğer bitince de kurtçuklar aşağı düşer, aşağıdaki pislikleri yemeye başlarlarmış. Pislik bitince de kurtçuklar birbirlerini yermiş. Teşbihte hata olmaz. Bugün ülkemizdeki durum, tam da budur. Ülkeyi ciğer gibi, Mafya-Siyaset-Ticaret ekseninde yıllarca yemişler. Şimdi de düştükleri o çukurda, birbirlerini yiyorlar.
PARTİSİNİN İÇİ FOKUR FOKUR KAYNIYOR
Sarayın kibirlisi “sin külahın görünmesin” diye talimat veriyor ama ne fayda… İpi elden kaçırmış, Partisinin içi kazan gibi, fokur fokur kaynıyor. Kavgalı evin ahalisi, birbirlerine bağırıp çağırmaktan milletin sesini duyamıyor. Millet derdine derman bekliyor, bunlar oturmuşlar evde bir güzel kavga ediyorlar.
BİRBİRLERİNİ TOKATLIYORLAR
Suç örgütü elebaşı, AK Parti için mitingler düzenlemekle kalmamış. AK Parti’nin seçimlerde dağıttığı, milyonlarca poşet kahveyi de o vermiş. Bir de diyor, kahve parasını da tahsil edememiş. Anlaşılan bunlar birbirlerini de tokatlıyorlar evde. Atalarımız, “Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var” demiş. Milyonlarca liralık kahvenin, acaba ne kadar hatırı oldu? Erdoğan, partisinin Mali ve İdari İşler Başkanını bir çağırsın bakalım, bir sorsun. Bu kahvelerin parası ödenmiş mi, ödenmemiş mi? Bu kahvelerin faturası Anayasa Mahkemesi’ne ibraz edilmiş mi, edilmemiş mi? Eğer ödenmediyse, Siyasi Partiler Kanununa göre bu milyonlarca liralık kahve, hesaplara nasıl kaydedilmiş? Yani millete utanmadan sıkılmadan haram kahve içirildiyse bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır.
ARABALARA BIRAKILN ÇANTA ÇANTA PARALAR
Yine AK Parti’nin son kongresinde, MKYK’ya seçilen bir siyasetçiye, milletvekili seçimlerinde çanta çanta para verildiği iddiası var arabasına konmuş. Atanmış İçişleri Bakanı da benzer bir iddiayı gündeme getirmişti. Ama bu siyasetçinin kim olduğunu o söylememişti. Şimdi bu iddiaları ciddiye almak gerekir. Suç örgütü elebaşı para dolu çantaları, 10 bin dolar maaşları, tek bir AK Partili siyasetçiye vermediğini söylüyor. Birkaç tane AK Partiliye verdiğini söylüyor. Açıklamalara baktığınızda da 10 bin dolar maaşa bağlanan siyasetçi hala belli değil. Erdoğan İçişleri Bakanını çağırıp bu konuda bilgi aldı mı? Partisinde para çantası alma iddialarına muhatap siyasetçiden savunmasını istedi mi? Disiplin kurulunu çalıştıracak mı?
ATAMA BAKAN KENDİSİNİ MECLİS’TEN ÜSTÜN GÖRÜYOR
Kavgalı evin bir başka ferdi. Sezgin Baran Korkmaz. AK Parti döneminin türedi zenginlerinden. Geçmişi de gölgeli bir isim. Kara Para Aklama ile suçlanıyor. Yurtdışına kaçtı. Kaçmadan önce İçişleri Bakanıyla görüştüğü iddiası var. Nasıl kaçtığı hala muamma… Yurtdışına çıkış talimatının, İçişleri Bakanı tarafından verildiği iddia ediliyor. TBMM Başkanı, İçişleri Bakanının daha önceki iddialarıyla ilgili olarak, 10 bin dolar alan siyasetçiyi açıklamasını isteyen bir yazıyı Bakana yazdığını açıkladı. Ama cevap alamadığı görülüyor. Anlaşılan bu atama Bakan, kendisini TBMM’den de üstün görüyor.
İDDİALAR TBMM’DE SORUŞTURULMALI
Şimdi hem bu 10 bin dolar maaş meselesi, hem de Sezgin Baran Korkmaz konusu çok ciddidir. Bu Bakan hakkındaki iddialara TBMM mutlaka vaziyet etmelidir. Derhal bir Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. Bu iddialar kendisine sorulmalıdır. Gerekiyorsa konu, soruşturma sürecine taşınmalıdır. Meclis Başkanı, parti gruplarını ikna ederek Meclis’in bu rezalete el koymasını sağlamalıdır. Hem mektubuna cevap almalı, hem de Meclis’in Anayasal görevini yerine getirip bu skandalın hesabını sormasını sağlamalıdır. Meclis Başkanı bunu yapamıyorsa, milletin ve onun seçtiği TBMM’nin hakkını, hukukunu koruyamıyor demektir. Bu durumda o koltukta bir dakika bile oturmamalıdır. İstifa etmelidir.
KAMU İHALE KANUNU’NU ELEĞE ÇEVİRDİLER
Erdoğan Şahsım Hükümeti, işbaşına geldiği 2018 den bu yana, ekonomide güveni sağlamak için, 2001 krizinin ardından kurulan kurumların, çıkarılan kanunların köküne kibrit suyu dökmüştür. Atılan çapaları birer birer taratmıştır, koparmıştır. Kamu İhale Kanunu; ilk çıkarıldığında altı istisnası vardı. AK Parti döneminde alfabeye tur atlatırcasına, onlarca istisna eklediler. Kamu İhale Kanunu eleğe döndü. 58 ayrı kanun, ya da kanun hükmünde kararnameyle, bu yasada 200’e yakın değişiklik yapıldı. Kuralın yerini tek kişinin iradesi aldı.
7 YILDA 38 MİLYAR DOLAR BALLI İHALE
İhaleler ulufe gibi yandaşlara dağıtıldı. Herkesin rekabet şartları içinde yarışacağı “Açık ihale” yerine, “Sen, ben, bizim oğlanın” katıldığı, “Pazarlık usulü” ihaleler yapıldı. Özellikle, mücbir sebepler için konulmuş 21-b usulü, olabildiğince istismar edildi. Milyarlarca lira, şeffaf olmayan bir şekilde, havuz müteahhitlerine aktarıldı. Bu ucube rejimin düğmesine basıldığı 2014’ten 2021’e kadar yandaşlara giden para, ortalama kurlarla, 38 milyar dolar. Bugünkü kurla çevirirsek, 328 milyar lira! Bir kere daha söylüyorum: 328 milyar lira! İşte vatandaşın alın terini, anasının ak sütü gibi helal emeğini, yandaş müteahhitlerin havuzlarına doldurma yöntemi bu. Bu doldurulan havuzlardan da, siyasetin finansmanına döşenen borular ise herkesin malumu…
BİDEN’A ELİ BOŞ GİTMEMEK İÇİN NİŞASTA BAZLI ŞEKER KOTASINI ARTIRDI
Erdoğan Şahsım Hükümetinin gözleri, doların yeşilini görünce, fıldır fıldır dönmeye başlıyor. Şeytanın aklına dahi gelmeyecek fikirler, akılarına geliveriyor. Bu şeker kotalarının düzenlenmesi ve uygulamasına ilişkin yönetmelikte yapılan değişiklik. 5 Haziran 2021 Cumartesi günü yapılmış. Yani geçtiğimiz hafta sonu. İki yıl önce, Şeker Fabrikaları özelleştirilirken, tepkileri hafifletmek için Nişasta Bazlı Şeker kotalarını düşürmüşlerdi. Şeker fabrikalarını elden çıkardılar, değerli arsaları satıldı. Anlaşılan 14 Haziran’da Biden görüşmesine, elleri boş gitmemeleri için, Nişasta Bazlı Şeker kotasını yeniden yüzde yüz artırdılar. Bundan kim yararlanacak? En çok kim yararlanacak biliyor musunuz? Amerikan Cargill firması. Amerikan başkanıyla tatlı bir başlangıç yapabilmek için, milletin çoluğunun, çocuğunun sağlığı tehlikeye atıyorlar.
ZİRAAT’İN HAVUZ GENİŞLESİN DİYE VERDİĞİ KREDİ
Bu arada kendi çiftçimize de vurulan darbe cabası. Allah aşkına! Bir yönetim kendi çiftçisine bu kadar mı düşman olur? Çiftçimizin sırtına vurdukları hançer bir değil, on değil. Çiftçinin bankası Ziraat Bankası, basının amiral gemisinin de içinde olduğu bir medya grubu, havuza katılsın, Saray’a ram olsun diye 2018’de 675 milyon dolar kredi vermiş. Bankanın o dönemki Genel Müdürü de “Vardı, verdik” diye meydan okumuş. Ama dün ortaya atılan iddiaya göre, grup, aldığı kredinin ne anapara, ne de faiz borcundan daha bir kuruş ödememiş. Ziraat Bankası; havuz medyası genişlesin diye 675 milyon doları, Turkcell, Varlık Fonuna kalsın diye, 1 milyar 600 milyon doları dağıtırken, bu ülkede çiftçilerimiz yokluktan canlarına kıyıyor.
ZİRAAT DAHA FAZLA SESSİZ KALAMAZ
Nevşehir’de bir patates üreticisi, Ziraat Bankası’na gidiyor, borcunu yapılandırmak istiyor. Talebi kabul edilmeyince kendini ateşe veriyor. Muğla Milas’ta çiftçi Fahrettin Aktaş, “Traktörümü satın, borcumu ödeyin, bu onursuzlukla yaşayamam” diye arkasında not bırakıp hayata veda ediyor. İzmir Torbalı’da çiftçi Basri Yıldırım, tarlasını satmasına rağmen borçlarını kapatamıyor, üç evladını arkasında bırakıp intihar ediyor. Ziraat Bankası bu iddialara daha fazla sessiz kalamaz. Doğan Medya’yı yandaş satın alsın diye verilen kredinin encamı, ticari sır bahanesiyle örtülemez. Çıksın bugüne kadar bu kredinin ne kadarı geri ödendi? Ödemelerde bir gecikme var mı? Banka yönetimi Ziraat Bankasının saygınlığını korumak için bunları halka açıklamak zorundadır.
BORÇ ARTIŞINDA BREZİLYA’DAN SONRA İKİNCİYİZ
Sadece çiftçilerimiz değil, yurdun dört bir yanından, borca, yokluğa dayanamayan esnafın, perişan halinin de haberleri geliyor. Sadece ilk 5 ayda, 40 binden fazla esnaf kepenk indirmiş. Küçük ve Orta Boy işletmelerin takipteki borçları, 57 milyar 200 milyona ulaşmış. Salgın döneminde benzer ülkeler arasında, borcunun milli gelirine oranı en hızlı artan ülkeler listesinde, maşallah Brezilya’dan sonra ikinci sıraya gelmişiz. Ama Saray, “Dünyadaki ‘En etkin, yaygın ve yüksek tutarlı’ destekleri verdik” diyerek, milletle alay ediyor. Ama aynı gün uluslararası kuruluşlar rapor yayınlıyor. Hükümeti “Destek yerine borç veriyorsunuz, bu arabanın tekeri bir yerde patlar” diye uyarıyor.
DÖVİZ GARANTİLİ İHALELERİ GÖTÜRENLERİN KEYFİ GICIR
Erdoğan devletin kanalına çıkıyor. Merkez Bankası’nın kasasından buharlaştırdığı milyarlarca liralık ihtiyat akçesinin, 128 milyar dolarlık rezervin encamını anlatmak yerine Merkez Bankası’nın yeni başkanına nasıl faiz talimatı verdiğini ballandıra ballandıra anlatıyor. O sırada döviz kuru başlıyor tavan yapmaya. Dolarlı, Avrolu garantilerle ihaleleri götürenlerin tabi keyfi gıcır. Ama tek bir konuşmayla milletimiz hızla fakirleşiyor. Rezervsiz kalan, borca batırılan ekonominin cıvataları gevşemiş, ne yapsanız yapın artık ayar tutmuyor. Saray beslemeleri üç beş maaşla keyif çatarken, vatandaş işsizlik ile hayat pahalılığı arasında sıkışıp kalmış sesini duyan yok.
HEP 50 LİRALIK ALANIN BİLE AĞZINI BIÇAK AÇMIYOR
Artık sokağın gerçeğini ne TÜİK, ne de Hazine saklayabiliyor. Milletin yaşadığı enflasyonla TÜİK’in enflasyonu arasında dağlar kadar fark var. Saray’ın müdahalesinden nasibini alan TÜİK’in rakamlarına; bilim isyan ediyor, bilim insanları isyan ediyor ve son açıklanan enflasyon rakamlarında yaşanan rezaletle gördük ki artık bu işe TÜİK çalışanları bile isyan ediyor. Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Eskiden, “Ben hep 50 liralık benzin alıyorum” deyip benzin zamlarından şikayet etmeyenlerin bugün artık ağzını bıçak açmıyor. 50 liralık benzin, mazot arabada ibreyi bile oynatmıyor.
MARKETTEN ÇIKANIN GÖZÜNE BAKIN, MİLLETİN HALİNİ GÖRÜN
Erdoğan Şahsım Hükümetinin beceriksizliği, market raflarını da vuruyor… Daha birkaç ay önce, “Bir torba yüz lirayla dolmuyor” diye şikâyet eden vatandaş, artık torbasını 150 lirayla bile dolduramıyor. Marketten çıkanların gözlerine bir bakın, milletin halini göreceksiniz. İşsiz sayımız 10 milyonu aşmış. Bu ülkenin geleceği gençler de Saray’ın yaydığı yapış yapış pislikten mustarip. Ülkemizde her dört gençten biri işsiz, her dört işsizden biri üniversite mezunu… 15-29 yaş arasında 5 milyon 700 bin gencimiz ne bir işte çalışıyor, ne de okuyor. “Ev genci” olmuşlar, evde oturuyorlar analarının babalarının eline bakıyorlar. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı üyesi ülkeler arasında ev genci oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye. Pazarda sarımsak satan genç bir evladımız, “Askere gideceğim, cebimde bir kuruş para yok, gelecek… Ne hangi gelecekten bahsediyorsunuz? Lanet olsun böyle yaşama” diye feryat ediyor.
HER MÜJDESİNDE ZAM YAĞIYOR
Sonra milleti görmeyen, sesini duymayan, hali nicedir bilmeyen Saray’ın kibirlisi çıkıyor, millete hikâyeler anlatıyor. Bitmez tükenmez “Doğalgaz bulduk” diye müjde veriyor. Ama her verdiği doğalgaz müjdesinin ardından evlerde kullandığımız doğalgaz fiyatları düşeceğine zam üstüne zam görüyor. O müjde veriyor, milletin ödediği fatura kabarıyor. Şimdi buradan söylüyorum, millete bir müjde verme niyetindesiniz öyle anlıyorum. Mutlaka da bir müjde açıklamak istiyorsunuz. O zaman şunu yapın, TÜİK’in fiyat topladığı marketler var ya şunları bir açıklayıverin, millette gitsin oradan alışveriş yapsın karnı doysun.
BÜYÜME RAKAMLARINA DA MÜSİLAJ BULAŞMIŞ
Biz milletin içindeyiz. Millet cüzdanına bakıyor zekâta muhtaç olduğunu görüyor. Ama TÜİK’in rakamlarına bakınca millete hac farz olmuş gözüküyor. Yüzde 7’lik büyüme sokakta yok. Açık söyleyeyim, müsilaj büyüme rakamlarına da bulaşmış. Sanayide çalışılan saat endeksi 2014 seviyelerinde. Ama TÜİK’e sorarsanız sanayi üretimi almış başını gitmiş. Hizmet tüketimi tepetaklak aşağıya gidiyor. Hizmet sektöründe istihdam geriliyor. Ama hizmet sektöründe katma değer üretim almış başını yukarı doğru gidiyor. Kardeşim hizmetin stoku mu olur? Ekonomide müthiş bir teknolojik değişmemi var bu kadar sanayide verimlilik patlıyor? Millet işsiz ama TÜİK ekonomiyi büyüyor. Bu hikâyenin hesabı, bugün değilse yarın sandıkta millete verilir.
YOL HARİTAMIZ İKİNCİ YÜZYILA ÇAĞRI BEYANNAMEMİZ
19 yıldır biriken cürufu, pisliği, kiri, pası, temizlemek için yapılması gerekenler bellidir. Biz temiz siyaset ve temiz toplum için yol haritamızı İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizle ilan ettik. Güzel ülkemizi arındırmak için, Yepyeni ve Güçlendirilmiş bir Parlamenter Sistemi getirmeyi vadediyoruz. Kuvvetler ayrılığını güçlendirmeyi vaat ediyoruz. Yargı üzerindeki baskıları kaldıracağız. Siyasi Ahlak yasasını çıkaracağız. Siyasetin finansmanını şeffaf hale getireceğiz. Kamu İhale Kanunu rekabet ve şeffaflığı sağlayacak şekilde, yeniden düzenlenecek. Sayıştay’ı gerçek işlevine kavuşturacağız. TBMM’de Kesin Hesap Komisyonunu kuracağız. Ekosistem Hakkını Anayasal güvence altına alacağız.
HÜKÜMETE SADAKAT HAK ETTİĞİ ZAMAN
Devletimiz baki, bu hükümet gidicidir. Milletimizde bunu bilmektedir. Amerikalı yazar Mark Twain’in dediği gibi “Ülkeye sadakat, her zaman; hükümete sadakat hak ettiği zaman.” Bu hükümet artık milletin güvenini kaybetmiştir. Milletimiz, “Kral değil, kural” istiyor. Ortaya saçılan bu kiri, 19 yılın pasını sandıkta temizleyebilmek için gün sayıyor.
BUHRAN VATANDAŞIN SUÇU DEĞİL, BAŞTA OTURANLARIN SUÇU
Umutsuzluğu asla kabul etmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlet, milletimizde büyük bir millet. Biz bu ülkenin yaşadığı en derin krizlerden birinde, doğru ilaçları verdiğimizde, nasıl ayağa kalktığını bizzat yaşadık. Eğer Türkiye, bugün bu buhranı yaşıyorsa, bu vatandaşın suçu değildir. Bu, ülkeyi yönetme kabiliyetlerini tamamen yitirmiş başta oturanların suçudur.
TÜRKİYE’Yİ DÜZE ÇIKARMAK İÇİN HAZIRIZ
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türkiye’yi düzlüğe çıkarmaya hazırız. Yeni Kurallarla, Yeni Kurumlarla, Yeni Kadrolarla ülkemizin ufkunu açmaya hazırız. Ülkede gerginliği bitirmeye, Parti ayrımı gözetmeden bu ülkeyi seven herkesle kucaklaşmaya, barışmaya hazırız. Biz milletimizin sadece oyuna değil, gönlüne de talibiz. Biz insanlarımızı birleştirmeye geliyoruz. Biz bu ülkenin tertemiz insanlarıyla, hep beraber kimseyi dışlamadan, kimseye ikinci sınıf insan muamelesi yapmadan, kimseye parya muamelesi yapmadan yepyeni bir geleceği inşa etmek için geliyoruz. Biz hazırız, vakit tamam. Seçim zamanıdır bu zaman. Milletten korkma sadıktan kaçma Erdoğan.